20. yüzyılda ulusal ve uluslararası insan hakları literatüründeki doktrinsel tartışmalar ekseninde klasik hakların devletin sadece negatif yükümlülüğünü yerine getirmesi suretiyle gerçekleşemeyeceği, aksine bu hakların korunması ve sağlanması hususunda devletin bazı pozitif yükümlülüklerinin olduğu görüşü kabul görmüştür. Temel hukuki dayanağını AİHS'in 1. maddesinde ve Anayasa'nın 5. maddesinde bulan pozitif yükümlülük doktrini, insan haklarının uygulamada da etkin bir şekilde korunmasını sağlamak amacıyla AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarıyla hukukumuzda yerleşik hale gelmiştir. Pozitif yükümlülük doktrini çerçevesinde özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı (AİHS m. 8) oldukça geniş kapsamı dolayısıyla en zengin içtihat birikiminin olduğu haktır. Aynı zamanda bu hakkın müdahaleye en kapalı klasik haklardan biri olması devletin pozitif yükümlülüklerinin tespitini daha da önemli kılmıştır. Bu çalışmada pozitif yükümlülük kavramı ve kapsamına ilişkin teorik tartışmalardan yola çıkılarak özel hayatın ve aile hayatının korunmasında devletin pozitif yükümlülükleri güncel AİHM içtihatları ve Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru kararları ışığında ele alınmıştır. Çalışma ile hakkın koruma kapsamını ve buna bağlı olarak devletlerin sorumluluk sınırını genişleten pozitif yükümlülüklerin belirliliğini ve öngörülebilirliliğini sağlamak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda özel hayatın ve aile hayatının sadece teoride değil uygulamada da etkin şekilde korunması bilincinin geliştirilmesi hedeflenmiştir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.