Yazılarıyla okuyucularını eşsiz bir tefekkür yolculuğuna çıkartan Gökhan Özcan, bu sefer bambaşka pencereler açıyor gönül dünyamıza “Açık Pencere”sinden uzanan kalemi ve fotoğraf makinasıyla.
n
Sözcüklerin kimi zaman anlatmakta kifayetsiz kaldığı an’ları, bir kadraja sığdırarak kazıyor hafızamızın en müstesna köşesine.
n
Gökhan Özcan, “Açık Pencere”de alışılmış tınıdaki yazıları, belgesel tadındaki fotoğraflarıyla araladığı pencereden, selama duruyor tüm dostlarına…
n
3N 1K
n
Kitabı kim’ler okumalı?
n
Yaşanılan güzel zamanlara özlem duyan ve an’ı yaşamak isteyen herkes…
n
Kitapta ne’ler var?
n
Hayata dair yazıların yanı sıra, yazarın kendi kadrajından yaşamın ta kendisi…
n
Kitap neden yazıldı?
n
Hızla dönen dünyada, durup nefeslenmemize vesile olmak için…
n
Kitap niçin okunmalı?
n
İnsan doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. İşte o “yaşamak” kısmı nasıl olmalı’nın cevabı karınca kararınca bu kitapta…
n
Akılda Kalanlar :
n
• Bu zamanın insanlarının çok şeye ihtiyacı var. Ama en çok; bir saat tamircisi gibi hayatın ayarını yapacak inceliğe, hassas bir hayat işçiliğine ihtiyacı var.
n
• Bizi sadece fiziksel görünümümüz ayırmaya başladı birbirimizden.
Asıl kalpleri değil midir oysa insanları birbirinden farklılaştıran?
n
• Sanki cilt cilt kitaptık eskiden de, şimdi sadece tek bir cilt olarak kaldık. Her şeyi basit kelimelerle özetleyen tek ciltlik bir kitap!
n
• Oyuncaklarla oynamayı yaşamanın yerine koymaktan vazgeçmedikçe, hiçbir şey yaşamak istediğimizle yaşamak zorunda olduğumuzu aynı şey kılmayacak.
n
• İnsanlık henüz iç kırıkları teşhis edecek röntgen cihazını geliştiremedi. Muhtemel ki hepimiz iç dünyalarımızda en az cam çocukların güçsüz bedenleri kadar kırılganız!
n
• Ama dilimiz ne söylerse söylesin, biz aslında gizli bir hoşnutluk duyarız yaşadığımız karmaşadan. Çünkü hayat, henüz devamı yazılmamış bir cümlenin heyecan verici sırlarıyla doludur insan için.
n
• Çocuklarımızı kendi kaybettiklerimizi kazanmaya zorluyor, kazanmaya muhtaç oldukları tek imtihanın hazırlığından alıkoyuyoruz.
n
• Hepimiz yeni bir insanlık kıyafeti giydirilmiş insanlarız şimdi. Tanımlanmış hayatlara, güdülenmiş duygulara, kurgulanmış uğraşlara tâbi kılındık.
n
• Evlerde yaşar ve kendi hayat cümlelerimizi söyleriz. O cümleler yan yana gelir, adına sokak dediğimiz paragraf ortaya çıkar.
n
• Ve o bütünlük, hepimizden izler ve renkler taşıyarak şehir denen o kalabalıkta kendi anlamını ayakta tutar.
n
• Şehrin bir hafızası olduğunu ve kim olduğumuzu bilebilmek için o hafızaya ihtiyacımız olduğunu unutuyoruz.
n
• 'Değişmeyen tek şey değişimin kendisi' dediler, kolayca inandık.
Her şey değişirken bile, kalbini değişmesi olmayanda tutmak değil miydi insanın taşıdığı en büyük mesuliyet?
n
• An gelecek, vade dolacak, sayılı nefesler tükenecek, ömrümüzün son noktası kaderimizin fısıldadığı yere konacak.
O noktayla bize ait cümle bitecek, dünya hayatı bizim için tamama erecek. Sonu olan bitecek, sonu olmayan başlayacak.
n
• Görüyoruz ki özün azar azar söylenmesinden çıkan hakikat, çıkmıyor sözün pazar pazar dolaşmasından, dolaştırılmasından.
n
• Bizim sözün bozuğuna, ayarsızına, ölçüsüzüne değil, bizi baştan ayağa olduranına ihtiyacımız var.
Bizim kendimizde kaybolmaya değil, şu koca kalabalık içinde kendimizi bulmaya ihtiyacımız var.
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n