Deniz kenarında uçsuz bucaksız bir sahilde tertemiz havayı içime çekerek yürüyordum. Etrafa mavi ve yeşil rengin hâkim olması içimi öyle açıyordu ki anlatamam. Mutlu adımlarla yürürken manzaranın büyüsüne kendimi o kadar kaptırmıştım ki… Küçük detaylara takılmıyordum bile. Sadece o güzellik… Evet, o eşsiz güzelliği görüyordum. Bir de burnuma gelen taze çiçek kokularını unutmamak gerek tabii… Yemyeşil çimenlere şöyle bir oturdum. Elimi çimenlerin üstünde gezdirirken çimenlerin o kadar da temiz olmadığını gördüm. Altında onlarca pislik… İnsanlar ne kadar da acımasız. O esnada gözlerim denize ilişti. Denizin yüzeyi kirle ve çöple doluydu. Gördüklerim beni çok üzdü. Yerimden kalktım. Eski neşem kalmadı. Birden burnuma pis bir koku geldi. Dumanla karışık, pis ve mide bulandırıcı… O tertemiz hava yerini bu kokuya ve ise bıraktı. Oradan uzaklaşmak için koşmaya başladım, hızlı hızlı koşmaya… Uzaktan hoş görünen bu yer, aslında hiç de öyle bir yer değilmiş. Hemen gitmek istedim buradan. Nereye olursa olsun. Uzağa, en uzağa, daha da uzağa… Havanın gerçekten temiz, mavi ve pırıl pırıl olduğu bir yere… Lütfen… Uzaklara bir bilet!
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.