“Son bir kez emeklediğin günü bilemezsin mesela. Son bir kez emekleyip sonra ayağa kalkıverir insan. Son bir kez kaydıraktan kayar ve bunun da son olduğunu bilmez. Bir arkadaşıyla son kez sokakta saklambaç oynar ılık bir yaz akşamı ve aslında son saklambacıdır bu oynadığı ama… Bilmez işte bilemez…” Run Gülüzar Run romanıyla tanıdığımız Ayşegül Kocabıçak, bu defa eski ve yeni öyküleriyle buluşturuyor bizleri. Duru bir anlatımla yol aldığımız her öyküde derindeki bilinmeyenler, iniş çıkışlar, bazen yükselip bazen hiç umulmadık zamanda bir kalbin en derinine inivermeler var. Bir pencerede, bir mezarlıkta, bir duvar dibinde, bir perde arkasında ya da bir soba kıyısında bir “an”da tüm hayatı sorgulayan hem sert nem nahif öyküler bunlar. Tüm bu yolculuk boyunca farkına varıyoruz ki şimdiki zamanın gölgesinde geçmişin izini süren her bir öykü kişisi önce kendisine sonra okura samimi bir el uzatıyor. Hayal kırıklığının umutla, uzun süreli yasların bir dönemeçte ansızın yaşamla yüzleştiği öyküler bir yandan içimize işlerken bir yandan da tedirginlik veriyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.