Yorgunluk, yaşamevinden zamanın hoyratça akması değil miydi? Yaşlanıyor muydu? Belki! Nasıl olurdu yaşlılığı? Yine mutfağıyla yatak odası arasında geçmişin geniş, yaşlılığın minik adımlarıyla gidip gelir miydi? Elinin birinden alıp diğerine verdiği şeyler var mıydı? Titizdi hâlâ, hem de alabildiğine. Toz bezi gezdirmekten hoşlanırdı, ama karınca kararınca, nesnelere biraz zaman tanımak da gerekliydi ve zaman tanınan değer, yükselirdi. Bu olguyu yaş aldıkça anlamıştı. Çoğu zaman, çok zaman olsaydı, ne iyi olurdu daha fazla yaşasak! diye düşünürdü.
Mizahi yönü kuvvetli, mekânı, karakter ve tipleri gözümüzde canlandırabildiğimiz bu metinde Vecdi Çıracıoğlu, bizlere mahalleden tanış olduklarımızı, belki de kapı komşumuzu anlatıyor. Rasatçı Adile, Hakkı Balkon, Cumhurbaşkanı Vefa Taylan Paşa, her şeyin tanığı Kâmil Bey, yeni komşu Şiirsel Hanım, Fikriye ve dokuz kedi, Huzur Apartmanı’nın bir tuhaf sakinleri...
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.