Elinizdeki eser, “Aleviliğin yazılı kaynakları var mıdır, yok mudur?” tartışmalarına kendi zaviyesinden ışık tutan, cevap niteliği açık bir muhtevaya sahiptir. 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılın başları arasında kaleme alındığı düşünülmektedir. Eserin içerik bakımından, Kızılbaşların ilmihali olarak kabul edilen ve Anadolu’daki takipçilerinin başvuru kaynaklarından sayılan Buyruk metinlerinden etkilendiği açıktır. Özellikle Erdebil Dergâhı’nın bânîsi Şeyh Safiyüddîn’den başlayarak, Şeyh Sadreddîn ve bu soyun takipçileri, Kızılbaş Safevi Devleti’nin kurucusu Şah İsmail (Hatâyî) ile oğlu Şah Tahmasb’a (Şah Dehmân) yapılan vurgular, söz konusu etkinin boyutlarını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bununla beraber eser, Kızılbaş akidesi içerisinde 17. yüzyıldan itibaren giderek yer edinmeye başlayacak Hacı Bektaş-ı Velî ile ondan hareketle tesmiye olunan Bektaşiliğin tarikat bünyesine adını sonradan dahil ettiği Ahmet Yesevî’ye de yer veriyor. Buradan hareketle, Safevilerin etkisinin Anadolu’daki Kızılbaşlar arasında azalmaya başladığı; bu etkinin yerini giderek Bektaşi tarikatının doldurduğu ve zaman içerisinde Kızılbaşlar ile Bektaşiliğin Çelebi kolunun senteziyle “Alevilik” olarak anılıp günümüze değin uzanacak inancın itikad tarihine ışık tuttuğu söylenebilir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.