Keşke hiç bu işe girmeseydik diye düşündü Ferhan. Şimdi tek sorunumuz çocuğumuz olmaması olurdu. Asya dünyanın en iyi çocuğu olmasına rağmen Gökçe’nin ne zaman ne yapacağı belli değildi. Zaten sadece bir tane çocuk istemişlerdi, tek çocuk gelecek derken iki çocuk gelmiş; birisi de ruh hastası çıkmıştı. Osman’ı ikna edebilse bu çocuk tam tımarhanelikti. Kızlar 10 yaşına gelmiş, gün geçtikçe büyüleyici güzellikleri ortaya çıkmaya başlamıştı. İkisinin de masmavi gözleri vardı, tenleri yeni yağmış kar kadar beyazdı. Yaşıtlarına göre daha uzun boylu idiler. Aralarına kopya kâğıdı konmuş gibi birbirlerinin aynısı idiler. Aralarındaki tek belirgin fark bakışlarıydı. Ayırt edebilmek için onları çok iyi tanımak gerekiyordu. Ferhan Gökçe’nin kötülük saçan bakışlarından korktuğu için gözlerine dikkatli bakmazdı. Daha kundakta iken yüzündeki örtüyü açar açmaz irkilmiş, bu kızda bir tuhaflık olduğunu anlamıştı. Korku nedir bilmeyen, yalnız kalmak için karanlık yerleri tercih eden, içindeki şeytanı iyi saklayacak kadar zeki, zarar vermekten keyif alan, oynasın diye alınan bebeğinin kolunu, bacağını, koparıp, gözlerini oyan ve okulda arkadaşlarını dövüp suçu Asya’nın üzerine atan manyak bir kişilik.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.