Mehmet’in dizelerini okuyunca, Kaçkarların, incirlerin, Yakupların tarihiyle yeniden kucaklaşıyorsunuz ve Dünya’ya baktığınız yeri değiştiriyorsunuz:‘ben dünyaya buradan bakıyorum Ceyda göremediklerimi görebilmek içinişaret ettiğin atlastaki acı çeken ülkeleri meselabir erik ağacının kırılasıya verici dallarındanveya bir dut ağacının gölgesindeağzımı gökyüzüne açıp düşmelerini beklerkenben dünyaya buradan bakıyorum Ceydayaşında öldürülen çocukların ve bacakları kesilmiş köpeklerin gözlerinden’Dalganın hazzını bilenler bilir Karadeniz’de, az tuzlu ama coşkusu hesapsız.Mehmet’in satırları öyle işte; Karadeniz’in solmayan yeşili, her yaprağın arka yüzünde kederin sesi. Sevgisizliğe zamanı hiç olmayanların, yağmur sesiyle büyümüşlerin hüznü.Sevdiğine adadığı şiirinde dediği gibi: ‘su düşerken köküne üzümü anlar asmaben düştüm bir şaraba aşk hiç anlamaz amasu düşer susuzluğa çöl yemyeşil bağ olurben düştüm sensizliğe kurudum heba oldum’‘Üç günlük dünya işte dediği’ yeryüzüne Mehmet’in sesiyle dokunmak, karanlıktan göğe çıkıvermek.Gözleriniz kamaşıyor.Yelda Karataş
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.