EMANET GELİN
n
İstanbul’un arsız Erkut’u, Mardin’in Barzan Ağa’sı…
n
Yaşadığı iki hayatı da parmağında çevirebilen Zalim Hezeroğlu.
n
n
Yaşadığı bu iki hayat nihayetinde başına bela olmuştu. Belası da Emanet bir gelindi.
n
Güzel, uysal, günahkâr, Berçem Dağdelen. Kimsesiz Berçem düğün günü kocasının ölümüyle kayınbiraderiyle evlendirilmiş ve böylece bir darbe daha almıştı. Nelerle karşılaşacağını bilmeyen Berçem, nasıl bir hayat yaşayacağından habersizce koparılmıştı doğduğu topraklardan.
n
Hayat ona zehir olacaktı. Bir günah keçisiydi o. Emanet edildiği zalim adamın ellerinde işkence altında bir ömür geçirecekti. Kocasının sevdiği kadınla aynı evde nefes alabilecek miydi?
n
Hayatı darmaduman olan Barzan, bir yanda sevdiği kadın, diğer yanda emanet karısıyla vereceği savaştan galip çıkabilecek miydi?
n
n
EMANET GELİN 2
n
Bir oda düşünün… Odanın ortasında yuvarlak bir masa.
n
Karşı karşıya oturan üç farklı kadın, üç farklı adam…
n
Kesişen bakışların çoğunda sevgi,
n
Kesişen bakışların çoğunda nefret,
n
Kesişen bakışların çoğunda ise hasret vardı.
n
n
Berçem, Barzan Hezeroğlu’nun gözlerine baktığında vaat ettiğim hiçbir ümidi boşa çıkarmadım anlamını severek okuyor. “Benim senden başka kadına ne kalbim ne huzurum var.”
n
n
Helin, Miran Kara’nın gözlerine baktığında kalbini hunharca ezerek beynini işgal eden sözlerini tekrar tekrar duyuyor: “Yok ulan, sana karşı hiçbir şeyim yok. Sana karşı zerre sevgim, saygım, dokunmaya tahammülüm yok!”
n
n
Alaz, Afran Sözeri’nin gözlerine baktığında evine gelip konuşmak isteyen adamın gözü karalığını sorguluyor. “İstediğim senin rızan. Eğer hayır dersen kendimi geri çekerim. Barzan’ın izin vermemesi için her şeyi yaparım.”
n
n
Bu masada kaybetmek yok. Kazanmak için elim bir mücadele var. Kimi acısına, kimi mutluluğuna, kimi sonuna…
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n