Çeviri denince, kaynak [orijinal] dilde üretilmiş yazılı veya sözlü bir metnin bir başka dile [erek dile] aktarılmasını ya da erek dilde yeniden üretilmesini anlarız. Düşüncenin dile getirilmesinin de bir çeviri eylemi olduğu pek aklımıza gelmez nedense. Duygu ve düşüncelerimizi dilimizdeki kavramların ve konuşma/yazma becerimizin elverdiği ölçüde dışa vururuz.Göründüğü kadar basit bir süreç değildir bu. Tıpkı dilden dile çeviri yapar gibi, doğru kavramları bulmaya, bunlardan duygu ve düşüncelerimizi yansıtacak anlamlı cümleler oluşturmaya çalışırız. Sözcük dağarcığımız, dilimize olan hakimiyetimiz, bilgi birikimimiz, yaşadığımız dönem, bulunduğumuz mekân, hitap ettiğimiz kişi ya da kişiler [hedef kitlemiz], sosyo-kültürel faktörler vs. gibi pek çok etken konuşmamızın veya yazımızın içeriğini ve biçimini koşullar.Konuşmanızı jest ve mimiklerle destekleseniz de ses tonunuzu, üslubunuzu mesajınızın içeriğine uygun düşecek şekilde ayarlasanız da aklınızdakini eksiksiz dile getirmeniz mümkün değildir. Sözlükler, ansiklopediler size yardımcı olsa da düşünce ile söz arasındaki açığı kapatmanıza yetmez. Yer yer “kelimeler kifayetsiz kalır.” Kayıp kaçınılmazdır.Üstelik, düşüncenizi dile getirirken (yani, kendi “öz-çevirinizde”) yaşayacağınız kayıp, başka bir dilden kendi dilinize metin çevirirken yaşayacağınız kayıptan çok daha fazladır. Çünkü, çevireceğiniz kaynak metin ne kadar zengin olursa olsun, sınırlıdır (yazarı tarafından ister istemez sınırlanmış, çerçevesi çizilmiş, son noktası konmuştur). Oysa düşüncelerinizin, duygularınızın sınırı yoktur
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.