Oyun başlayalı yarım saati geçmişti. Turnuvanın başından beri satranç saatinin sürekli basılmaktan yıpranmış ve solmuş düğmesine diğer oyunlarımdan farklı olarak sert basmayı istemedim. Herkesin zamanı yetiştirmek adına hırsla vurduğu bu düğmeye maç süresince sakin bir edayla dokunacaktım. Bu hareketimle belki oyunu değil ama onu kazanmayı umuyordum. Gözümü oyundan ayırmaya cesaretim yoktu. Dalgınlıkla oyundan kafamı kaldırdığım zamanlarda gözlerime o ela gözleri değince satranç saati tamamen sessizliğe bürünüyor, duyduğum tek tik-tak sesi göğüs kafesimi kırmaya meraklı kalbimin tik-takları oluyordu. Keşke böyle zamanlarda satranç saati gibi yürek saatini durdurmanın veya karşı tarafa paslamanın bir yolu olsaydı. Rakibiniz sadece rakibiniz olmayınca içinizdeki karmaşayı karşı tarafa belli etmeyi pek tercih etmez; bunun bir zayıflık yaratmasını istemezdiniz.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.