Uzay istasyonunun o kocaman camları arasından dünyaya hem acıyarak hem de pişmanlıkla bakıyordu. İnsanlık yıllar önce bıraktığı noktaya tekrar adım adım varıyordu. Karanlık yeryüzünün çatlaklarından sinmiş, güce tapanların kibri yüce dağları aşmıştı. Artık dönüşü yoktu, dünya bin yıllar sonra yine aynı elim hastalığa yakalanmıştı. Adı insan olan bu maraz güçle beslenmiş, kibirle bilenmiş, hırsın çığırtkanlığı ile dört bir yana yayılmıştı. Dünya başına gelecekleri biliyordu, bu ne ilk ne de sondu. Kahredici bir tanıklıktı bu yaptığı, her seferinde daha derinden acıtan.Derin bir iç çekti, belki de son kez bu kadar masum, belki de son kez bu kadar sakindi dünya. Ataları yıllardır insanlığın barışı için yitiriyordu ömrünü. Ama artık yitecek bir ömür savaşacak bir takat kalmamıştı. Yenik ruhlar esir olmuştu bir hainin elinde. Ne kadar acıydı yıllarca bir haini barındırmak ne kadar acıydı tüm emellerinin gözünün önünden bir yıldız gibi kayıp gitmesi. Ama biliyordu, acıdığı yerden kalbinin, yıldığı yerden ruhunun doğacaktı umut, bitti denilen yerden, sınarken zayıf yürekleri.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.