Ait olduğu bedenin halet-i ruhiyesi içinde kimi zaman hüzün, kimi zaman öfke, kimi zaman sitem, kimi zaman merhametle bakan siyah, kahverengi, yeşil, mavi, ela gözler. Bazen boş boş, bazen derin derin, bazen özlem, bazen korkuyla bakar, keşke baktığı her şeyi görebilse, işte bütün mesele burada.
n
Etrafını keşfedip gönül hanemize döndüğünde iç hesaplaşmalarımız başlar, toplar, çıkarır, böler çarpar kendimizce yargılarız. Kendi kendimize mevcut duruma, hayata dair çözümler üretiriz. Samur kürk olsa da kusuru üstümüze almaz başkalarını suçlarız.
n
Bakmak ve görmek farklı algılardır. Bakmak istem dışı, fiziksel bir eylem, görmek ise akıl, ruh, zekâ ve algı ile beynimizin algıladığı aklımızın kabul edip kalbimizin inandığı bir olgudur. Bakmak tanımak, görmek anlayıp kavramaktır.
n
Görmek için baktığımızda cennetten bir köşe misali dünyanın en güzel yerinde, atalarımızın şehit kanlarıyla sulandığı, vatan olarak bizlere emanet edilen bu güzelim Anadolu toprakları üzerinde, yüce Yaratanın bizlere bahşettiği çeşitli nimetleri yiyip içerek huzur içinde yaşadığımızı anlarız.
n
İnsanoğlunun fıtratında enâniyet vardır. “Tok acın halinden anlamaz” misali Rahatımız, huzurumuz yerindeyse herkesi kendimiz gibi sanır yanı başımızda yaşanan dramları görmeyiz. Kendimiz lüks içinde yaşarken yanı başımızda yaşanan, sıkıntı çekenin sıkıntısını anlamayız. Anlasak bile anlamazdan görsek bile işimize gelmediğinden görmezlikten geliriz... Biz böyleyiz…
n
Bakarken görebilme erdemine ulaşanlara selam olsun…
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n