Martin Luther’in yaşadığı 16. yüzyıl Avrupası ile 13. ve 14. yüzyıl Anadolusu arasındaki benzerlikler yadsınamaz. Beylikler arasındaki siyasal çatışmalara, Hıristiyan ve Müslümanların kendi aralarındaki mezhep kavgalarına sahne olan Anadolu’da Yunus Emre’nin şiirleri ağızdan ağza dolaşıyor, hoşgörü ve esenlik çağrısı yapılıyordu.
Yüzyılı aşkın bir süre sonra, Anadolu’nun yaşadığı bu siyasal erk ve din savaşlarını Avrupa da yaşamaya başladı. Böyle bir ortamda, insanları birliğe, barışa, dinsel hoşgörüye çağıran Yunus Emre’nin evrensel sesi, elbette Anadolu’nun dışına da taşacak, aradan uzun yıllar geçse de etkisini duyuracaktı.
Osmanlı zindanında yatan bir İtalyan tacirin anıları sayesinde Martin Luther Yunus Emre’nin şiirleri ve düşünceleriyle tanıştı. Böylece, hümanizmanın kurucuları; Fransa’da Sebastian Franck, Hollanda’da Desiderius Erasmus Martin Luther aracılığıyla ondan etkilendiler.
Avrupa’da, Reform ve Hümanizm gibi iki büyük akımın, inanç ve düşünce özgürlükleri akımlarının doğuşunda bir Türk ozanının payı olması şaşırtıcı olmaz.
Erdoğan Alkan, Fransız yayıncı ve araştırmacı Pierre Seghers’in Yunus Emre üzerine yayımladığı kitabında ortaya attığı bir sorudan yola çıkarak kaleme aldığı bu romanında, hümanistleri zincirlerinden kurtaran düşünceleri ve bu düşünce tohumlarının bir Anadolu ozanı tarafından atılışını anlatıyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.