Savaşlarımı tek başıma verdiğim, kendimi yapayalnız hissettiğim ve acı çektiğim zamanlarda tanıdım uzakların yakınlığını ve yakınlarımın uzaklığını. O zaman öğrendim insanın önce kendine yaslanması gerektiğini. Geriye ne kaldı derseniz; büyük yorgunluklar, affedilemeyen kırgınlıklar ve “keşke hiç tanımasaydım” diye geçmişin tozlu raflarına kaldırdığım insanlar... Bugün baktığımda, geçmişte kimseye muhtaç olmamanın ve tek başıma ayakta durmanın huzurunu yaşıyorum. İnsanları tanımak için önce onları zamana bırakmak gerekiyormuş. Bu gerçeği de yeni yeni anlıyorum. Evet, adım çoğu zaman geçimsize çıkıyor, tavırlarım çekilmez geliyor.
Ama kimse bu hale nasıl geldiğimi, neden böyle davrandığımı anlamıyor. Herkes son sahneye bakıyor. Nitekim hayat böyle. Hayaller ayrı, gerçekler ayrı… Buna olgunluk deniyor, yalnızlık deniyor, yaşanmışlık deniyor ve insan her şeye zamanla alışıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.