Her sevdanın dimağında vedalar vardır. “Veda Ederken” alazlı güneşin altında ter, kir, yalnızlık ve mecburiyet kokan bir askerle gurbeti yeni tanımış, yeni yetme bir hemşirenin aşkından daha ötesini anlatır. Bazen bir mektupta, bazen bir darağacında, bazen bir komutanın tokadında, bazen yaşamın ta kendisinde... Aşk asla asıl konu değil bu kitapta ve bunun için de zorlamadım kendimi. Aşkı anlatırken döküldü diğerleri dilimden ve de kalemimden. Her veda gibi yürek burkmaya mecbur...
Durdukça küllenecek her acı ve biz açıp yeniden okumak isteyeceğiz bu kitabın her sayfasını. Raftan onu çekip çıkarırken bir toz bulutu yükselecek havaya. İkinci ya da üçüncü kez okuduğumuzda o toz kokusu hatırlatmak isteyecek ki bize: Bu keşmekeşte sevmek de var yanmak da... Ölmek de var kalmak da... Yaşamak da var yaşarken türlü türlü ah etmek de... Dinlemek de var anlatmak da... Nefes almak değil sadece, hepsinden az az almak var nasibe…
“Veda Ederken” sadece bir dönem romanı değildir. Anlatmak istedikleri geçmişten gelir, buram buram vanilya kokusu taşır rüzgârıyla ve “üzüm gözlü” dediğimiz herkesi anımsatır bize.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.