“Hani tahammül edecektin? Hani ağlamayacaktın? Biraz gülmez misin? Gül yüzün tebessümden ayrıldıkça, baygın gözlerinden daha mahzun duruyor. Mertçe veda buysa âşıkça olanını Allah kimseye göstermesin. Gayret… Biraz gayret edelim. Seni Allah’ın birliğine emanet ettim. Vatanın için duayı unutma. İşte… İşte… Ben gidiyorum… Ben gidiyorum… Gidiyorum. Gidiyorum. Yaşasın vatan!”
Yurtseverlik ve millet gibi kavramların Türk düşünce hayatına girmesine büyük katkısı olan ve “Vatan Şairi” olarak tarihe geçen Namık Kemal, ölümsüz eseri Vatan Yahut Silistre’nin sahnelenmesinin ardından Mağusa’ya sürgüne gönderildi. Ayrıca gazetesi İbret de kapatılan yazar her ne kadar devlet tarafından mimlense de halkın sevgisini ve ilgisini arkasına alıp bu romantik tiyatro eseriyle milli bilince o güne kadar hiçbir yazarın yapmadığı kadar katkıda bulundu.
İslam Bey, Ruslar tarafından kuşatılan Silistre Kalesi’nde ülkesini savunmak için gönüllü olarak harbe gider. Ancak bu kararı verirken zorlanır zira sevdiği kadın Zekiye’yi gözleri yaşlı, arkasında bırakır. Bu hasrete dayanamayacağına karar veren Zekiye de erkek kılığına girip cephenin yolunu tutar. Vatan aşkının yanında kendi aşklarına da tutunan iki genç, hem zafer hem de kaderin ne anlama geldiğini burada anlayacaklardır.
Vatan Yahut Silistre, Batılılaşmaya başlayan Türk tiyatrosunun en önemli öncülerinden.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.