Kadın yazarların henüz hoş karşılanmadığı 19. yüzyıl İngiliz edebiyatının iz bırakan yazarlarından olan Emily Brontë’nin ilk ve tek romanı.
Uğultulu Tepeler, aşkın ve nefretin dehşete varan hikâyesini anlatıyor. Her ne kadar şiirsel bir anlatımı olsa da, arka planda insan doğasının vahşi yüzünü olanca çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Aşk, kin, nefret, sadakat, ihanet ve intikam tutkusu gibi güçlü duyguların yanı sıra her bir satıra sinen cinsellik, okuru kendiyle yüzleşmeye zorluyor.
Kimilerince gotik kabul edilen Uğultulu Tepeler’de doğanın yüzü vahşi, evlerin içi ise karanlık tutkuların yeşerdiği, kâbusların gerçek hayatla iç içe geçtiği mekânlardır. Buna rağmen okur, hikâyenin gerçekliğinden bir ân olsun şüphe etmez. Çünkü insan ruhunun en karanlık koridorlarında gezinen bu cesur romanın geçtiği dünyada her şey olanca karmaşıklığına rağmen son derece yalındır. Gün gelir insana ait olan tüm güçlü duygular geri çekilir, geriye uğultusuyla yabani bir doğa kalır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.