Bir zamanlar bu eski kent, yemyeşildi. Kenti çevreleyen dağlar, bayırlar, kırlar, ormanlar insanlar tarafından yakılıp yıkılıp çirkinleştirilmemişti. Bu kentte çocuklar da vardı. Olmaz olur mu? Bu çocuklardan biri de Gül’dü. Belki o çocukların tümüydü de. Kim bilir, belki de hep çocuktu ve çocuk kalacaktı. Kaç yaşındaydı Gül? Bütün çocukluk yaşlarında. Durmadan büyüyor, gelişip değişiyor, her yaşı yaşamanın doyumsuz neşesini buluyordu kendinde. Bir de şu büyük, güzel ve eski kentin nereye gittiğini bir çözebilseydi... Bir gece milyonlarca çocuğun gözyaşı, kendi gözlerinden döküldü sanki. Gözyaşlarından oluşmuş bir tuz gölünün içinde boğulur gibi, yattığı yatakta çırpınarak uykuya daldı. Gül öyle uzun ve renkli bir düş gördü ki, anlatmakla bitmez.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.