İnsanlığın ortak ıstırabının canlı bir tarzda ifade edildiği ağıtlar, halk şiirinin başlangıçtaki ilk şekilleri olarak kabul edilmektedir. Yaşayanlar, bu ıstırap ve acılarını birazcık da olsa hafifletmek ve ölenleri hatırlamak maksadıyla ağıtları birer sembol gibi kabul etmişlerdir. Eski Türklerde görülen Yuğ törenleri ve bu törenlerde icra edilen ağıtlar, millet fertlerinin tamamını ilgilendirmekteydi. Günümüzde toplumsal değişmenin tesiriyle yas törenleri ve ağıt söyleme geleneği, cemaat hadisesi olma hüviyetini artık yavaş yavaş kaybetmektedir. Fakat yakın zamanda konar-göçerlikten yerleşik hayata geçen Güney Türkmenleinde, bu gelenek ve -özellik-ağıtlar canlı bir tarzda yaşamaya devam etmektedir. Eserde önce ağıtların -genel anlamda- Türk edebiyatı içerisindeki yeri ortaya konmuştur. Daha sonra da Çukurova’dan katılımlı gözlem tekniğiyle derlenen 150 tipe ait 155 ağıt metni, varyantlarıyla karşılaştırılarak yeniden düzenlenip bir bütünlüğe kavuşturulmuştur. Ağıt metinleri konu, ait olduğu toplumla münasebet, estetik değer ve sosyal fonksiyonlar açısından ait oldukları bağlam içerisinde değerlendirilmiştir.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.