Kısa bir konuşma yapmamı bekliyorlar benden. Çaldığımız onca kapıya rağmen, ağabeyimin yirmi yıl önce gözaltında göz göre göre kaybedilişiyle ilgili kesin bir bilgiye ulaşmış değiliz. Bu yüzden, söze nereden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Ağabeyimden “var” diye söz etsem yalan olacak, “yok” desem belki de var. Kayıp yakınlarına di’li geçmiş zaman yasak, geniş zaman dar. Kurumuş ekmek, ölmüş bir gökyüzü, çiçeksiz saksı. Marşların, sızıların, yaraların hikayesi... Kesik kesik... Bitmeyen gecenin, başsağlığına gelenlerin, dar sokağa bakan pencerenin, gidip de dönmeyenin uğultusu.
Telef, zifiri karanlığın ağıt romanı. Hep hatırlanan, her cumartesi hatırlatılan genç ölümler...
Attila Şenkon, ayrı ayrı zamanlarda, yan yana duruyor yangınlarla. Gecenin ortasında kelebek yumuşaklığı...
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.