Suyun nasıl doğduğunu, nasıl hastalandığını, nasıl ihtiyarladığını, nasıl öldüğünü ve gelişen uygarlığın onu nasıl yok ettiğini biliyor muyuz?
1906’da Pavlo Valencia altın aramak için Meksika’dan Kaliforniya’ya gitme cesareti gösterdi. Hiç suyu olmadan bir hafta hayatta kaldı; kurtarıldı ve susuzluk deneyimi kaydedildi. Bu deneyim şöyle özetleniyor: Salya koyulaşır, boğazda bir yumru oluşur, dil o kadar şişer ki adeta çeneyi sıkıştırır, boğaz o kadar kabarır ki nefes almak zorlaşır ve korkutucu bir boğulma hissi yaratır, derinin gerilmesiyle yüzde bir çekilme hissedilir, çoğu kişi halüsinasyon görmeye başlar, gözkapakları çatlar ve gözlerden kanlı gözyaşları akmaya başlar. Pavlo Valencia bulunduğunda derisi morumsu gri renkteydi, çatlamıştı ama hiç kan izi yoktu, dudakları ameliyata alınmışçasına kaybolmuştu, burnunun yarısı pörsümüştü, gözlerinde donuk bir bakış vardı.
Dr. Fereydoon Batmanghelidj İran İslam Devrimi sırasında (1979 yılında) idamla yargılanmak üzere hapiste yatar. Hapishanedeki ilk günlerinde şiddetli kıvrandırıcı ülser ağrısı olan bir tutukluya hapishanenin revirinde hiç ilaç olmadığı için iki bardak su verir, ağrı 8 dakika içinde geçer, daha sonra hastası 3 saatte bir 500 ml (1 küçük pet şişe ya da 2 büyük su bardağı) su içmeye devam eder, akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250 ml yemekten 2.5 saat sonra 250 ml ve aralarda istediği kadar su içmesini önerir ve hasta yıllarca mide ağrısı çekmez. Batmanghelidj, hapisten çıktığı 1982 yılına kadar 3000’den fazla ülserli mahkûmu sadece suyla tedavi etmiş ve sağlıklarına kavuşturmuştur.
Bu iki yaşam hikayesinden anladığımız şeyin, su olmadan yaşamın asla olamayacağı gerçeğidir.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.