İnsan hayatı Dicle Nehri’ne benziyor. Hızlı akıyor; hoyrat ve acımasız. Acıları köpürtüyor. Dicle Nehri nasıl kayaları parçalıyor, ağaçları yıkıyor, kütükleri söküp geriye sadece ufak parçalar bırakıyorsa; insan hayatı da bittiği zaman, elinde hatırlamadığın kısa mutluluklar, acılarını ezberlediğin bir hayat bırakıyor.
Dicle Nehri; dünyada ilklerin, yani başlangıçların yeri olmuştur. Akışıyla toprağa hayat, Adem ve Havva’ya aşk olmuş ve yüzyıllar sonra Aylin ve Yılmaz’a hem aşk hem hayat hem de yeni bir nefes getirmiştir.
Dicle; insanlığın ilk yeridir. Medeniyetlerin kuruluşuna şahitlik etmiştir. Yıkılmış ve çaresiz olan Aylin’de, Dicle’nin kıyısında yeniden doğmuştur. Hayata tutunmuştur.
Dicle, hem âşıkların aşkına yol verir, hem de sevdanın acısını alevlendirir.
Ağır yaralı bir adamla tek başına bütün zorluklarla savaşan bir kadının; sonradan büyük bir aşka dönüşen aşklarıdır Dicle…
Mağarada geçen günler ve imkansızlıklarla boğuşmak. Ölümün kıyısından dönen iki hayat ve yaşama yeniden tutunmak.
Artık her şey arkasında kaldı. İçinden: “Neden insanlar yanlış insanları âşık olurlar?” diye geçirdi. Yılmaz’ın o güzel yeşil gözleri; önce suskun olan ama şimdi aşkı anlatan o yeşil gözler, gözünün önünden gitmiyordu.
Aylin’in aşk hakkında bilmediği bir şey vardı, “Biz âşık olmayız. Aşkın kendisi seçer bizi. Çünkü herkese âşık olmayız. Aşk; iki insanı seçer ve biz sadece bize biçilen rolleri oynarız. Şanslıysak, aşk bizi doğru yer ve zamanda bulur. Aksi takdirde acı ve azap çekeriz. Belki de aşkı bu kadar güzel ve ulaşılmaz yapan da budur, ne dersiniz?”
Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : Eskişehir
Sayfa Sayısı : 192
En / Boy : 13.5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2019