Hani yorgunsundur, denizin dalgalarına değiyordur ayakların, ruhun bilinmezliklere akıyordur, salıvermek istersin ya içinin yangınını berrak sulara... İşte öyle!
Hani Turuvalı Helen’in bahtına yakılan ağıtlarla çınlıyordur kulağın, martıların gagaları titriyordur duyduklarından, deniz yıldızları vuruyordur kendini sahile, karabataklar çığlık atıyordur ya sevdasızlara... İşte öyle!
Yalın ayak aşıklar geçiyordur mısralara, çırılçıplak han duvarları, yapayalnız kaleler... Kırık cümlelerin dinginliğini ararsın enginlerin kızıllığında, mehtabın şavkına bırakırsın yaşanmışı da yaşanmamışı da. Ve rengârenk bir rüyaya dalarsın sarışın kumsallarda... İşte öyle!
İşte öyle! Her mısra işte öyle. Her imge işte öyle. Her suskun haykırış, işte öyle. Bu hitap, bu kitap işte öyle!
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.