Zweig örtülü bir şekilde kendini anlattığını itiraf ettiği bu yaşam öyküsünü kaleme aldığında Almanya’da Nasyonal Sosyalist Partisi iktidara geleli çok olmamıştı. Hitler’in adını bir kez olsun anmamakla beraber Zweig, savaştan uzakta Lutherciler ile Katolikler arasında kalan Erasmus’un yaşam öyküsünü yazarken, aktivistlikten sakınarak yazarlığa odaklanmak isteyen bu adamın açmazını anlatmayı hedefler.
“İnsanlığın barışa ulaşmasının mümkün olduğu inancı tam da korkunç bir bölünmenin yaşandığı anlarda yenilenir, çünkü insanlık ahlaklı bir dünyaya ulaşmanın avutucu sanrısı olmadan, nihai bir uzlaşma hayali olmadan asla yaşayamayacaktır ve asla hiçbir şey yaratamayacaktır.” “Zweig’ın sihirli kalemiyle Erasmus ete kemiğe bürünüyor… Kitap oldukça şaşırtıcı, hem biyografik hem de tarihsel bir kazanım.”
–Percy Hutchison, The New York Times
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.