“İnsan diyalektikle, duyuların hiçbirine başvurmadan, yalnız aklı kullanarak her şeyin özüne varmayı ve iyinin özüne varmadıkça durmamayı denediği zaman, görülen dünyanın da sonuna varır, kavranan dünyanın da. […] Yalnız diyalektik metodu, varsayımları birer birer atarak ilkenin ta kendisine yükselir. Orada da kendini sağlama bağlar. Yalnız o, ruhun gözünü, gömülü olduğu dünyanın çamurundan kurtarır ve saydığımız bilimleri kullanarak yüceltir onu. Dil alışkanlığıyla biz bunlara çok defa ‘bilim’ dedik. Oysaki onlara, sanıdan daha aydınlık, bilimden daha karanlık anlamına gelen bir ad bulmalı.[…] Her şeyin özünün bilgisine ulaşana da diyalektikçi der misin? Ulaşamayanınsa, her şeyi hem daha az anladığı hem de daha az anlatabildiğini kabul eder misin?”
n
Platon, Devlet
n
“Var olanı kavramak felsefenin görevidir, çünkü var olan akıldır. Bireye gelince, herkes kendi zamanının çocuğudur; felsefe de aynı şekilde, kendi zamanını düşüncede özetler. Herhangi bir felsefenin çağdaş dünyayı aşabileceğini hayal etmek, bir kimsenin kendi zamanının üstünden atlayabileceğini, Rodos’u sıçrayıp aşabileceğini sanmak kadar saçmadır. Eğer bir teori yine de bu sınırları aşıyorsa, olması gerektiği gibi bir dünya kuruyorsa, bu dünya gerçi mevcuttur, ama yalnızca onun kanısında mevcuttur ve bu kanı da şu ya da bu şekli alabilecek kadar kararsız bir unsurdur.”
n
G.W.F. Hegel, Hukuk Felsefesinin Prensipleri
nHegel ve Platon’un felsefeleri, sonsuzu bilmeyi talep etmekte ve sonsuzun bilgisini temellendirmeye girişmektedir. Felsefe bu bakımdan, duyusalların bilgisi değil evrensellerin bilgisidir. Bu nedenle sonludan bilgi çıkmamaktadır; tikeller, bireyseller bilgiye zemin oluşturamamaktadır. İki filozofun felsefelerinde önemli bir yere sahip olan diyalektik, bu bağlamda hem özel olarak Platon ve Hegel’in hem de genel olarak tüm felsefenin sonsuzu bilme girişimiyle ilişkilidir. Badiou, “Bugün Platon’a ivedilikle ihtiyaç duyuyoruz.” der ve o Hegel’i her ne kadar bu ihtiyacın dışında tutsa da bu çalışmada Badio’nun sözüne Hegel de dahil edilmektedir: “İhtiyaç duyuyoruz ve bunun sebebi çok açık: Bu dünyadaki hayatımıza yön verebilmemiz için mutlak olana bir şekilde erişmemiz gerektiği inancına hayat veren” onlardır. Felsefenin temel problemlerinin iki filozof tarafından ele alınışında diyalektiğin konumlanışının ve bağlamının serimlenmesi bu nedenle önemli gözükmektedir. Çalışma bu bağlamda, bu önemli noktanın aydınlanması açısından bir girişim niteliğindedir.