“Roman yazma planını kafamdan tamamen çıkarıp atmış olduğum için, ev sahibime bana yaşayacak iki yıl armağan ettiği için teşekkür ettim. Bir kitap yazmanın bu kadar uzun sürdüğünü duymak onu şaşırttı. “İki yıl ha!” dedi kaygılı bir ifadeyle. İki yıl içinde dünyanın çehresi üç kez değişmiş, orası burası gerdirilmiş olur. Siz dünyanın çehresini betimlerken o tümüyle yok olmuş olur. Tanrım ne korkunç bir düşünce.”Pencerenin Ardındaki Tanrı’da Krüger, akıp giden zamanın acımasızlığıyla dünyanın kayıtsızlığı arasında savrulup duran karakterlerin hikayelerini dupduru bir üslupla anlatıyor. Hayata dair tüm sırları çözdüklerini düşünürken aslında ne kadar yanıldıkları gerçeğiyle yüzleşen öykü karakterleri üzerinden, şaşırtıcılığını asla kaybetmeyen gündelik hayatı mercek altına alıyor. Üstü örtülü bir alaycılığın eşlik ettiği bilgece yaklaşımlarıyla hayata ve yaşamın beyhudeliğine kafa tutan bu karakterler ve onların yanıtlamaya çabaladığı varoluşsal sorular aracılığıyla Krüger bize gerçekliğin her daim keşfedilmeyi bekleyen dipsiz bir kuyudan farksız olduğunu hatırlatıyor.
“Bu dünyayı değiştirmenin mümkün olmadığını kavramamız uzun sürdü. Dünya bizden hep biraz daha güçlü. Yedi milyar insan bir araya gelip onu bir hurdalığa çevirmeye çalışmamıza rağmen, dünya bizden sonra da hayatta kalacak. Tanrı bilir hangi nedenle, günün birinde biraz daha hızlı dönünce insanlar ve tüm nesneler uçup uzayda kül olacak. Sonra tarih yeniden başlayacak ve bütün hatalar yeniden tekrarlanacak.”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.