Hükmettikleri coğrafyada gösterdikleri kudret, hoşgörü ve adaletli yönetim anlayışıyla Selçuklular’ dan sonra Anadolu’da oluşan siyasi boşluğu, ancak Osmanoğulları beyliği doldurabilmiştir. Çünkü küçük bir beylik iken bile rüyalarında hayalini kurmayı başardıkları "cihan devleti” inancını, büyük bir azim ve kararlılıkla başlattıkları fetih sürecinin üzerine inşa etmişlerdir.
Başarılı fütuhatları, köklü inançları ve kültürleriyle Anadolu coğrafyasından parlayan bu ışık önce batı Anadolu’yu ve Balkanları sonra da Ortadoğu ve Afrika’ya kadar uzanan geniş toprakları aydınlatmıştır. Bu aydınlanma öyle bir hale ulaşmıştır ki Osmanlılar’ ın hükmü üç kıtada ve belki de ilk kez büyük bir sevgi ve inançla baş tacı edilmiştir.
Böylelikle sadece toprakları fethetmek yerine insanoğlunun gönlünü fethe çabalayan bu köklü anlayış kendisini ilk kez Süleyman Şah’la birlikte Rumeli coğrafyasında göstermiştir. Rumeli’ye geçiş, İslam’ın adaleti ve hoşgörüsüyle birlikte Türklerin cesaret ve kahramanlıklarının harmanlandığı bir destanın başlangıcı olmuştur. Bu vesileyle Osmanlılar’ la tanışan Balkan Toprakları Türkler için sadece bir coğrafyayı karşılayan isim olmamış, aslında yiğitliğin, imanın, asaletin, yanında bir var oluşun da adı olmuştur. Sadece bu haliyle bile balkanlar Osmanlı’nın Türk –İslam kültürüyle adeta nakış gibi işlediği eşsiz bir medeniyetin şahlanışına şahit olmuştur.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.