Devletlerarası siyasette düşen bir devlet başka bir devletin acıma duygusunu değil iştahını kabartır. İnsan insanın kurdu olduğu gibi devlette devletin kurdudur. “Osmanlı Devleti’nin Dağılma Devri” azametli ve görkemli bir imparatorluğun, çağın gereksinimlerine ayak uyduramayarak sömürgeci ülkelerin nasıl hedefleri haline geldiği ve içeride çıkan ayaklanma, isyanlarla birlikte merkezi otoritenin nasıl zayıfladığını gözler önüne sermesi açısından oldukça çarpıcı bir eserdir.
18. Yüzyıl sonlarında, henüz anlatılmış dağılma olaylarından başka, Osmanlı Devleti’nin ayrışmasına hizmet eden diğer bir çeşit olaylar daha vardır; o da yerel derebeylerin veya dere-beyleşmeye uğraşan bazı kimselerin Türk ve Türk olmayan halka dayanarak, devlet merkezine karşı itaatsizlik yoluna sapıp bir tür bağımsızlık kazanmaya çalışmışlardır.
Yeniçeri Ocağı’nın asli görevini unutarak ne gibi işlerle ilgilendiğini ve bir devletin bozulmuş ordusunun nasıl iktidarının üzerine çıktığını açıkça gözler önüne serer. İktidarın ayanlar ve çıkarlarını yeniçerilerin bekası üzerine kurmuş olan paşalar karşısında nasıl gölge fenomene dönüştüğünü en ince ayrıntılarıyla anlatır. “Osmanlı Devleti’nin Dağılma Devri” denge politikasıyla birlikte stratejik yönetim geleneğinin iç ve dış tehditlere karşı verdiği var olma savaşının adıdır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.