İnsanlık tarihinin coğrafi taksimatında yer alan "Doğu" ve "Batı" algısı, ister istemez iki farklı teşekkülün ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu durum "ben" ve "öteki" diye iki farklı algılamayı kaçınılmaz hale getirmiştir. Tarihin hemen her döneminde var olan bu tartışma, Edward Said'in Doğu'yu sistematik bir biçimde ele almasıyla birlikte araştırmanın nesnesi olmaya başlamıştır. E. Said'in ortaya koyduğu bu yaklaşım, mazlumlara ve suskunlara umut ışığı olmuştur. İşte Oryantalizme karşı bir refleks olarak da kabul edilen Oksidentalizm, Doğuluların mefkuresinde hayal mesabesinde kalmıştır. Her ne kadar Oksidentalizm halihazırda sadece bir hayal gibi algılanıyor olsa da uzun ve meşakkatli yolculuğun ilk menzili olarak değerlendirmek ve umutları canlı tutmak için yeterlidir.
Sanat meselesi, Oryantalizm ve Oksidentalizm kavramlarının merkezindedir. Medeniyetin önemli muharrikleri arasındaki sanatın mezkur teşekküllerin dışında kalması düşünülemez. Düşünce ve kültürün maddeye intikaliyle şekillenen sanat olgusu, bu iki alana somut destek sunmasıyla diğer disiplinlerin önüne geçmiştir. Sanat, aynı zamanda, "ben" ve "öteki" ikilemini ortadan kaldırarak her iki cephe arasında yakınlaşma ve diyalog ortamının paydaşlarından biri olmuştur. Zaten estetik duygularla beslenen bir anlayıştan bunların aksine başka bir yaklaşım beklemek yanlış olurdu.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.