Yanından hiç ayırmadığı küçük ve kara kaplı defterini çıkardı. Hissettiklerini büyük bir suçluluk duygusu içinde deftere yazmaya koyuldu. Yazdıkları nesirden çok şiire benziyordu. Bir yenilmişlik, sitem ve ümitsizlik kokusu hissediliyordu yazdıklarında. Çocukluğumuzu yaşayamadık biz Hilkata inat sakallı doğduk. Gençliğimizi devler yedi sedasız sessiz. Devleri ellerimizle boğduk. Pususuna düştük namerdin Kement boynumuzda yıllarca Dolaştık durduk. Erteledik sevdamızı gözyaşına aldırmadık Omuzladık dünyayı, kaldıramadık. O gece yalnız Murat’ın değil oradaki hiçbir ülkücünün gözüne uyku girmemişti. Günler geçmek bilmiyordu. Her şeyin rengi, şekli ve kokusu değişmişti. İçe doğru yaşamak ve kendi kendiyle hesaplaşmaktan başka yaptıkları bir şey yoktu. Çok ilginç bir oyun oynuyorlardı birileri. Yağız Anadolu çocukları gençliklerine doymadan ölüm oyununa tabi tutulmuşlardı.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.