“Mutlu avcı için, avlanmak bir tür eğlencedir, spordur ve öldürülen hayvan sözcüğün gerçek anlamıyla “oyun” (“game”) olarak anılır… Bütüncü avcı salt zevk için değil, bilakis biyotik topluluğun, yani “bütünün” refahı için avlandığını iddia eder. Safkan bir mutlu avcının ardına saklandığı kamuflajdır bütüncü avcı… Kutsal avcı için, avlanmak bir eğlenme aracı değildir, hakeza bir tür hayır işi de değildir. Onun gözünde, avlanmak dini ya da spiritüel bir deneyimdir.
Çevre hareketi ve çevre felsefesi tekil olarak her bir canlı için endişelenmediği müddetçe, şiddet dolu geçmişlerinin gölgesinde yaşamaya devam edeceklerdir. Günümüzde avcılar her yıl 200 milyondan fazla hayvanı öldürüyor. Milyonlarcasını da sakat bırakıyor, taciz ediyor, öksüz bırakıyor. Ekofeminist etik, şiddetin diğer tüm tezahürleriyle beraber, bundan da acı duymak zorundadır. Ekofeminist etik şunu görmemize yardım etmelidir: Hayatta kalmak için avlanmaya ya da et yemeye ihtiyacımız olmadığına göre, ikisini de yapmamalıyız. Bilakis, hepimiz hayvanlara sunabileceğimiz ve onlardan alabileceğimiz en iyi armağanın sürecekleri hayatları olduğunu kabul ettiğimiz sahici bir kutlamayla meşgul olmalıyız.”
Marti Kheel’den avcılık söylemlerinin ekofeminist bir eleştirisi; Öldürme Ruhsatı, Gülşah Göçmen’in çevirisiyle.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.