“Savaştan önce Saraybosna’da hayat bu konçerto gibiydi: Hüznün ve neşenin uyumu. Kavga etmesini bilmezdik. Coşkulu tartışmalarımız bir çeşit konçertoydu. Sonunda selamlaşırdık. Belki anlamışsındır ben Sırp’ım. Sırplar iyi insanlardır. Boşnaklar da güzel insanlardır. Yazık! Farkında değildik; içimize birileri nefreti ekmiş. İşlerine gelince de hasat yaptılar. Savaşın başında umudumuzu yıktılar. Bilmedikleri; umudu hala içimizde saklıyoruz. Bu sözlerimi unutma. Güzel günlerde seninle gene bu lobide oturalım. Sigara benden. Söz!”
Fatih şaşkınlıkla dinledi. Üzerindeki paltoyu zor taşıyan, saçları seyrelmiş, normalde perişanlığı korkutan bu adamın bilgeliği, ustaca çalınan Rodrigo şaşırtmıştı Fatih’i. Slobodan, “Hadi seni gezdireyim’ dedi. Gezmek. Fatih’in hoşuna gitti. Gülümsedi. “Tamam; hadi gezdir beni” dedi. Birlikte otelden çıktılar. Yeni arkadaşının etrafına dikkati Fatih’in gözünden kaçmadı. Tedirginlik değil de dikkat. Avlanacak ya da avlayacak tilki dikkati. Yolunu özenle seçerken özensiz seçenleri gözlemek… Ana caddeye girdiler. Slobodan nehrin sağ tarafındaki tepelerde, Yahudi mezarlığında keskin nişancıların olduğunu söyledi. Dikkatli olmasını söylemedi ama ona dikkat etti.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.