“Kendine seni buraya neyin getirdiğini sormalısın,” dedi Pan. “Cevabı aşksa yol göstermesi ve içini rahatlatması için Aphrodite ve Eros’a dua etmelisin. Eğer çöküşüne kendi kötülüğün sebep olduysa yaşayıp tövbe etmelisin. Sebebi başkalarıysa intikam almak için yaşamaya devam etmelisin.”
Aşkı, savaşı, ihtirası ve aldatmaları hiç kimse Yunan tanrı ve tanrıçalarından daha yürekli ya da daha hayranlık verici şekilde yaşayamaz. Uygarlığın kökenini oluşturan, izlerini günümüzde hâlâ takip edebildiğimiz bu kültürün en sevilen mitlerini yeniden anlatma tuzağına düşmeyen Stephen Fry, samimi mizahı, kendine has dili ve modern anlatımıyla, adeta Herakles görevlerini başarıyor; bu ulaşılmaz Olymposlulara bizden parçalar katıyor.
Her şey Khaos’a geri döneceği için Fry kitabına buradan başlıyor, Gaia’nın doğuşuyla düşünce şekilleniyor. Gökyüzünün semeninden var olan seminal semantik semiyoloji. Daha sonra Titanlar çatışıyor, Zeus yeni bir ırk yaratmaya karar veriyor.
Pandora’nın kutusundan Prometheus’un ateşine uzanan bu kadim öykülerle, Olymposluların maceralarla dolu cezbedici dünyasının kapılarını açan Stephen Fry, kitabın sonunda mitleri yorumlamak ya da açıklamak için değil, anlatmak için notlar bırakıyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.