Hukuki işlemlerin kurulmasına ilişkin en temel iki öge, hukuki sonuca yönelik iradeye sahip olunması ve bu iradenin dış dünyaya açıklanmasıdır. Hukuki işleme yönelik iradenin hata etkisinde oluşması veya beyan edilmesi ise uzun yıllardır hukukçular tarafından incelenen ve üzerinde sayısız çalışmanın yapıldığı bir alandır. Özel hukuka hakim olan güven prensibi, geçerli bir hukuki işlemin kurulabilmesi için beyanın yöneltildiği kişinin dürüstlük kuralı uyarınca bu beyana verdiği anlamı temel almaktadır. Özel hukukta geçerli diğer bir ilke olan irade serbestisi dikkate alındığında ise kişinin sadece arzu ettiği hukuki işlemle bağlı olması gerekir. İşte hataya ilişkin düzenlemeler, güven prensibi ve irade serbestisi arasındaki sınırı çizerek, bu iki ilkenin birlikte uygulama alanı bulabilmesini sağlamaktadır. Çalışmamız kapsamında ilk olarak hata kavramı ve türleri incelenmiş, daha sonra medeni hukukun farklı dalları da dikkate alınarak, hatanın hukuki işleme etkisi değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme yapılırken hem hataya ilişkin hukukumuzdaki temel düzenleme olan Türk Borçlar Kanunu m. 30 vd. hükümleri hem de Türk Medeni Kanunu'nda yer alan hataya ilişkin farklı düzenlemeler dikkate alınmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.