Kalabalıklar arasında, Taksim Anıtı’nın çimenleri üzerinde ayakta duruyorlardı. Pankarttan gözünü aldı, Mehmet ve öğrencilerine baktı.
“Hayat, insanın sadece yaşadıkları şeyler değildir,” dedi.
İnsanın yaşadığı şeylerle ancak hayatın turnusolu açığa çıkıyor, tüm bu yaşadığı şeyler karşısında ise asıl bu kavşaklarda neler yaptığı ve nasıl davranış biçimleri gösterdiğine göre hayatı değer, anlam ve önem kazanıyordu.
Zaten hayat denilen bu kocaman sahnede toplumsal bir yaratık olarak insan, aynı zamanda kendi hikâyesini yazıyor ve sahip olduğu hayal ve ideallerine göre kendini varedip ya insanca yaşayabiliyor, hatta ölümsüzlük kazanabiliyor ya da bazen bir katile, bir işkenceciye hatta aşağılık bir diktatöre, bazen de sıradanlaşarak tipik bir “Oblomov”a yahut “yaşayan bir ölü”ye bile dönüşebiliyordu.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.