İnsanı insan eden duyguların sırtta bir kambur misali taşınan yük olarak görüldüğü, tamamen tüketime ve ‘sıradaki’ne dayalı şu dijital çağda şiirin, bizi bize hatırlatmak adına büyük bir sorumluluk üstlendiğini hep düşünmüşümdür. Ancak bu sorumluluğu günümüzde kimin devralacağına dair endişelerim hep baki kalmıştır.
İşte bu noktada Özgür Kınay’ın kalemi ile tanışmam, bu anlamda edebiyat ile ilişkisini masum ve kıymetli tutmayı başarmış herkes gibi benim de yüreğime su serpiyor. Olan bitene genel geçer bir gözle değil; daha içten, daha derin bir gözle bakabilmek yeteneği bu satırlarda kendini apaçık ortaya koyuyor.
Şairin genç yaşı ise, geçmiş genlerinden bihaber genç nesle bu aktarımı kısaltarak, adeta bir köprü gibi kulaklarını tavana daha sağlam, daha esaslı asmasına vesile oluyor. Zira edebiyat bizim başımızdan geçmese bile ötekini anlamak, anlatmak üzerine kurulmalı ve ön yargılarımızı sarsıp tuzla buz edebilmelidir.
Tunç İlkman
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.