Aydınlanma çağının düşünürleri, insanlığın modernleştikçe dinden uzaklaşacağını ve dinlerin eninde sonunda öleceğini düşündüler. Hatta bunun için zaman biçenler bile oldu. Aslında bu öngörü bilimsel bir tahmin değil, ideolojik bir temenni idi. Yani tezin ardında “böyle olmalıdır!” iması vardı. Ancak insanoğlunun inanma isteği sona ermedi, hatta dinsel pratiklerde yükseliş gözlendi.
Bugün Hıristiyan dünyasındaki kiliseler arasında en güçlü olanlar, sekülerleşme sürecine en çok direnç gösterenler; Evanjelizmin yükselişi ortada. Vaktiyle, kutsaldan kopma macerasının motor gücü olacağı varsayılan Batılı orta sınıflar, her geçen gün Uzakdoğu inançlarına ve yeni dini hareketlere meylediyor. İnsanlık tarihinde inancın tüm izlerini silmeye yönelik belki de en güçlü sistematik teşebbüsün gerçekleştiği eski Sovyet havzasında Aziz Vladimir, Karl Marx’ın saltanatına kısa sürede son verdi. Japonların geleneksel Şinto mabetleri hiç de itibar kaybetmedi. İslam coğrafyasında ise kutsal zaten sahayı hiç terk etmedi, birçok diriliş hareketine hayat verdi. Yani aslında kutsal hiç gitmemişti.
Berger, Rodney Stark, Harvey Cox, David Martin, Robert Bellah, Conrad Ostwalt, Daniel Bell, Grace Davie ve Karel Dobbelaere’i bir araya getirdi.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.