“…Kirkor, merdivenleri çıktığında korkuyla birbirine sarılmış iki çocuğuyla birlikte Ayşe kadını karşısında buldu. Ayşe, tedirgin ve şaşkın ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle Kirkor’a bakakaldı. Kirkor daha çocukken o gelin gelmişti. Bu merdivenleri defalarca çıkan Kirkor şimdi elinde silah ne istiyordu? Aman oğlum, demeye kalmadan üç el silah sesi daha Nalbant Osman’ın evinde yankılandı. İçerideki odada yüklüğün içine saklanan Nazlı; korkudan tir tir titriyor, küçücük yüreğiyle yaratanına dualar ediyordu.”
Tarihi olaylar, edebiyat sanatının en önemli malzemelerindendir. Tarih, edebi eserlerde ete kemiğe büründükçe nesillerin hafızasına tüm canlılığıyla kazınır, yüreğe dokunur. Çağlar Yaprakgül, Kızıl Esaret’te tarihimizin mutlaka anlatılması gereken çok acı bir dönemini, Ermeni çetelerinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki mezalimini romanın sınırları içine tüm canlılığı ile taşıyor. Bizi Erzurum’dan Arabistan’a, Mısır’dan İstanbul’a uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.
Ermeni çetelerinin kan donduran katliamları… Esir kamplarında insanlık dışı zulümlere maruz kalan vatan evlatları… Bir milletin onurlu ve destansı var olma mücadelesi… Ve tüm toz duman ortasında yürekte ince bir sızı gibi derinlerde bir aşk hikâyesi, yazarın aksiyonu hiç düşmeyen kaleminden okuruyla buluşuyor.
Dr. Hüseyin Kaloğulları
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.