Ken’ân Rifâî Hazretleri, Rifâîliğin Türkiye’deki temsilcilerinden olup aynı zamanda Kenâniyye kolunun da kurucusudur. Ken’ân Rifâî, Rifâîliğin asıl gayesi olan “hiçlik” ve acz mefhumlarını kendi tasavvuf anlayışının merkezine koymuş çok büyük bir öğretmendir. Ken’ân Rifâî aslında bir profesörden çok daha bilgili olmasına rağmen, öğrenci yetiştirmeyi tercih etmiş, akademik kariyer talep etmemiş ve kitap yazmak yerine kitap yazacak kalemleri yetiştirmiştir. Bugün dünya çapında sayısı milyonları aşan öğrencileri, onun ortaya koyduğu tasavvuf anlayışını öğrenip benimsemek suretiyle Allah’la olan irtibatlarını sağlamlaştırmaktadır. Ken’ân Rifâî bize hakîkî anlamda ihlâs sahibi bir Müslüman olmanın yollarını öğreten, kalıplarımızı kırarak, her şeyin niyet ve gaye üzerinde temellendiğini ve esasen Allah’ın da bu niyete nazar kıldığını gösteren çok büyük bir mânâ sultanıdır. Her vesile ile hocası Ken’ân Rifâî’nin büyüklüğünü anlatan Sâmiha Ayverdi de, kendisinin sözlerini derleyerek çok büyük bir külliyat ortaya koymuş; böylelikle O’nun daha iyi tanınmasına vesile olmuştur. Eylül ile birlikte yaptığımız yirmi senelik bir çalışmanın neticesi olan bu kitabın gayesi; dünyaya İslâm tasavvufunun hakîkî yüzünü anlatmak ve göstermektir. Başarılarının devamını diliyor daha pek çok eser vermesini Allah’tan niyaz ediyorum.
Cemâlnur Sargut
Kenan Rifâî Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet Türkiyesi’ne geçiş döneminin temsilcilerindendir. Devrinin en iyi öğretim kurumlarından olan Galatasaray Sultânîsi (Lisesi) mezûnudur. Mezuniyetinden sonra en değerli birikimimiz olan tasavvuf ve irfan dünyasına adım atmış, tekkeler kapanıncaya kadar on yedi yıl bilfiil şeyhlik yapmıştır. O, iyi bir Osmanlı olduğu kadar, sâdık bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı idi. Tasavvufî-manevî alana ait bildiklerini, inandıklarını, eğip bükmeden, içinde bulunduğu şartların imkânına göre anlatmaktan, öğretmekten geri kalmadı. Böyle önemli bir şahsiyeti, Türkiye’de ilk defa doktora konusu olarak seçen Arzu Eylül Yalçınkaya’yı tebrik ederim.
Prof. Dr. Mehmet Demirci
Kısacası İstanbul’da 1908’de kurulan dergâhının son dergâh olduğu bildirilen Ken’ân Rifâî, tam anlamıyla bir derviş yaşantısı ortaya koymuştur. İstanbul'da 1908'de kurulan son dergâhta da gerçek bir derviş hayatı yaşamıştır. Bir ayağı ilâhî aşkın götürdüğü zenginliklerle dolu kadim yolda sabit olmak üzere, diğer ayağıyla hızla değişmeyi sürdüren evrene uyum içinde dünyanın çevresinde dolaşmıştır. 20. yüzyılın en önemli sûfîleri arasında yer alan Ken’ân Rifâî’nin bıraktığı değerli miras, yapılan akademik çalışmalarla 21. yüzyıla taşınmaya devam etmektedir.
Prof. Dr. Omid Safı
Elinizdeki kitap Osmanlı ile Cumhuriyet dönemini idrak eden şeyhlerden Ken’ân Rifâî hakkında yapılmış doktora seviyesinde ilk akademik çalışmadır. Belgelere dayalı ciddi ve uzun soluklu bir araştırmanın ürünü olan bu çalışmada, “gelenek ile modern arasındaki köprü şahsiyet” şeklinde nitelenen Ken’ân Rifâî, geleneği değişen şartlara uygun formlarla aktardığı için tasavvufu fikir ve sanat planında yeni döneme taşımayı başarmış en önemli isimlerdendir. “Dem bu demdir” diyerek yaşadığı ânı değerlendirmeyi esas alan tasavvuf ehli için ne geçmişe hayıflanmak ne de gelecek için endişe duymak söz konusudur. Bu tavrı benimseyen birçok şeyh gibi Ken’ân Rifâî de Cumhuriyet ile birlikte din ve gelenek açısından radikal dönüşümün yaşandığı bir zaman diliminde eserleri ve etkili sohbetleriyle tasavvufu gönüllere âdeta bir gergef gibi dokumuştur. Zor dönemlerde meşâyihin denge ve istikrar unsuru olarak ne büyük işler başardığını gözler önüne sermesi bakımından bu kitap, araştırmacılar için önemli bir referans kaynağı olmaya aday durumundadır.
Prof. Dr. Reşat Öngören
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.