Alemlere Rahmet Efendimiz (sav), “Dil, kalbin tercümanıdır,” buyurur. Aynı ilkenin kişilik ve kimlik inşasındaki etkisine dikkat çeken Hz. Ali (kv) ise; “Her insan konuştuğu dilin evladıdır,” der.
Benzeri diğer bildirimlerden de hareketle ikrar edebiliriz. Şuur dilde başlar, kalbe iner. Keza dil temizlenmeden kalp de arınmaz, aklediş de… Oysa üzülerek gözlemliyoruz. Yaşamakta olduğumuz sevgi-güven bunalımları, gitgide herkes(im)i kuşatan önyargı zırhları, benlikleri esir alan üstün gelme arzusu misali nefsânî-psikolojik baskılar veya sosyal savrulmalar, asırlık eğitim ve kültür sorunlarımızla buluştukça anlamın ve hikmetin tahtına sloganik-hipnotik imajlar oturmakta. Öyle ki; en geç bir nesil sonra konuşan ama anlaşamayan insanlar topluluğuna dönüşmemiz kaçınılmaz görünüyor. Haliyle böylesi bir iletişim-idrak krizinden kurtulmak için bir an evvel “dil-zihin” ve “dil-kalp” ilişkisi bağlamında kişisel ve toplumsal planda tadilata girişmek zorundayız.
Nitekim böylesi bir ihya girişiminin ilk meyvesi, dile dair şuur ve ahlâk farkındalıkları olacaktır. Bu uğurda gayret bizden, tevfik Allah’tandır şüphesiz.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.