Hava ısınmamış,her şeyi pembeye boyayan şafağın gücü sabah ayazını kırmaya yetmemişti daha. Meydana vardığında kendinden önce gelen kadınların kaygılı yüzleriyle karşılaştı. İç sıkıntısı büyürken, karın boşluğunda ekşimsi bir yanma peyda oldu. Bir kenara çekildi. Islık çalıp esen, çivi gibi delici, jilet gibi keskin soğuk rüzgârın sesi, her gelenle birlikte dağ gibi büyüyen sessizliği parçalamaya yetmiyordu. Kaygılı insanlar sanki birbirleriyle konnuşmamak için önceden sözleşmişti.
İkinci Dünya Savaşı yılları, yokluk, yalnızlığın başında dönüp duran çaresizlik ve çaba. Mustafa Şahin, Kasımveresiye’de başlattığı çetin yolculuğu, tarihin kıvrımlı yollarında geçirerek taşranın uzak köylerinde kurulmuş yıkık dökük evlere ulaştırıyor. Yaşam yükünü omuzlarında taşıyan kadınlardan, eşkıyalardan, mükelleflerden, kömür ocaklarındaki dipsiz karanlıktan ve başkalarının kavgasında ziyan olan hayatlardan bahsediyor. Kasımveresiye, çok yakın olmayan ama uzaklarda da durmayan bir tarihin hikâyesini anlatıyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.