Kale dizdarı Yusuf Bey utana sıkıla odaya girdiğinde Tuna Beyi Mustafa Hasan Paşa akşam yemeği olan kuzu budundan ilk lokmasını henüz ısırmıştı. Gözünü Yusuf Bey’den ayırmadan eti çiğnedi,yuttu, önündeki maşrapadan bir yudum ayran içti ve bir elinde but diğerinde maşrapa olduğu hâlde, babacan ama sert sesiyle sordu: “Söyle bakalım Yusuf, nedir vaziyet?”
Tuna bölgesinin namlı akıncı beylerinden biri olan Yusuf Bey’in sıkkın olduğu başını önüne eğmesinden belliydi. Başını kaldırmadan konuştu: “Paşam, ben bunlara laf geçiremiyorum. Tehditettim; güneşe atarım dedim, kırarım, keserim dedim olmadı. Ödül veririm dedim; ne altın ne kaftan umurlarında değil. İnsanlıktan çıkmışlar, yemek yemiyorlar, konuşmuyorlar. Paşam, ben bunlarla başa çıkamadım sana sığındım, ver bana 100 atlı ölüme gideyim ama bunları bana verme...”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.