“Kente gittiğinde sokaklarda cansız halde yatan çocuklar görürsün. Pazarın ve dükkânların önünde, köprünün altında, çöp yığınlarının üzerinde, lağımlarda cesetler var. Her taraf ceset dolu. Her yerde cesetler– yaşlıların, çocukların. Ve ne yapıyorlar biliyor musun? Öleceklerini anladıklarına, son nefeslerini vermeden önce, içine yemek sarılan tik ya da muz yapraklarından bir yığın bulup bedenlerini bu yaprakların arasına gömüyorlar. İki saat içinde öleceklerini ve kimsenin de kendilerini gömmeyeceğini biliyorlar sanki.”
1940’lı yıllar. Japonya’nın, Endonezya’yı işgali on binlerce kişinin ölümüne, yüz binlerce kişinin yoksulluk ve çaresizlik içinde kalmasına yol açar.
Endonezyalı Komutan Hardo ve Komutan Dipo, müfrezelerini örgütleyerek işgalcilere karşı harekete geçerler ancak başka bir komutan olan arkadaşları Karmin’in onları yarı yolda bırakması her şeyi alt üst eder. Kaçak, işte bundan sonrasında yaşananları, mağlup komutanların başlarına gelenleri, işgal altındaki Endonezya’yı konu edinir.
Japon işgalinden sonra patlayan Endonezya Devrimi sırasında, Bukit Duri Cezaevi’ne hapsedilen Toer, bu romanı 1949 yılında kaleme alır. Bir mahkûm tarafından yazılan Kaçak, kahramanlığı, hainliği, yoksulluğu ve aşkı yeniden yorumluyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.