Kaf Dağı’nın sultanı, kuşların sultanına ferman etmiş: "Duydum ki bir diyar varmış İstanbul diye... Dünyanın tacı, gönüllerin ilacı imiş. Her kim görürse orayı, mest olurmuş gönül sarayı... Dilerim ki İstanbul’u İstanbul yapan güzellikleri bilelim. Biz de Kaf Dağı’na bu güzellikleri serelim." Kitap Kuşu dağları aşmış, dereleri geçmiş, kanat kanat İstanbul’a ulaşmış. Boğaz’ın çiçek kokulu havası değmiş kanatlarına... İstanbul’u İstanbul yapan gizemli sözleri aramaya başlamış. Her uğradığı yerde eşi benzeri olmayan şeylerle karşılaşmış. Kuşların minyatür sarayını görmüş, çok etkilenmiş. Fakirlerin borcunu ödeyen cömert zengini görmüş, duygulanmış. Atlara tatil yaptıran faytoncuyu görmüş, alkışlamış. Sadaka taşına gizlice para koyan insanları görmüş, hayran kalmış. Dertlilere derman olan âlimin sepet asansörünü görmüş, duaya dalmış. Boğaz’ı uçarak geçen Hezarfen’i görmüş, şaşakalmış. Karıncayı incitmeyen sultanı görmüş, kaleme sarılmış. Gördüklerini yazmış da yazmış. Ve ortaya "İstanbullu Masallar" çıkmış. "İstanbullu Masallar"ı Kaf Dağı’na götürmüş. Götürdükleri, Kaf Dağı’nı öyle güzelleştirmiş ki İstanbul yüzyıllarca "masal şehri" olarak anılmış. Gizemli sözler mi? Onlar da masalların satır arasındaymış.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.