Yaşadığımız dünyada insan hakları söylemleri bir taraftan yükselirken, diğer taraftan da insan hakları ihlallerinin hız kesmeden devam ettiği dikkat çekmektedir. Bu ikilemin yanında insan haklarının anlamının ne olduğu ile ilgili ciddi derecede bir bilgi kirliliği ve kavram kargaşasının yaşandığı anlaşılmaktadır. Böylesi karışıklıklar insan haklarının Batı'nın icadı ve kendisinden korkulan bir anlayış olarak algılanmasına neden olabilmektedir.
Elinizdeki kitapta söz konusu sorunlar felsefi bağlamda analiz edilerek, insan haklarının özü itibarıyla aydınlatılması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede insan haklarının niçin devletin, yasaların, belgelerin vb. bireylere bahşettiği ayrıcalıklar olmayıp salt insan olmaya bağlı haklar olduğu tahlil edilmektedir. Aynı zamanda insan haklarının niçin demokrasi, kültürel haklar, yurttaşlık hakları vb. ile karıştırılmaması gerektiğinin üzerinde durulmaya çalışılmaktadır. Bununla birlikte insan haklarının temelleri ile mahiyetinin anlaşılması hususunda etik, hukuk felsefesi, epistemoloji, eğitim felsefesi alanlarında birtakım temellendirme ve analizlere başvurulmaktadır. Böylelikle diğer bütün alanların konusu olmadan önce insan haklarının niçin felsefi bir sorunsal olduğunun göz önüne serilmesi amaçlanmaktadır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.