İnsanlar doğuştan agresif midir ve çatışma kaçınılmaz mıdır? Bu sorunun cevabı yıllardır süren tartışmalara konu olmuştur. İçgüdü teorileri insan doğasının doğuştan agresif olduğunu savunurken, sosyal psikoloji teorileri agresyonun doğuştan olmadığını, sonradan öğrenildiğini savunmaktadır. Agresyonun doğuştan gelen bir "içgüdü" olduğunu ve çatışmanın "kaçınılmaz" olduğunu savunan görüşler, insan doğasındaki barışçı potansiyelin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Bu kitap agresyonla ilgili tartışmaları ve etnik çatışmalardaki psikolojik süreçleri incelemektedir.
1945 tarihli UNESCO Yasası'na göre savaş "insanların zihninde" başlamaktadır. Birçok faktörle birlikte, psikolojik faktörler de çatışmaların ortaya çıkmasında önemli bir role sahiptir. Çatışmaların psikolojik nedenlerini ve sonuçlarını anlamak. şiddet içermeyen barışçı çözümler için katkı sağlayacaktır. Çatışma, insan doğasında doğuştan var olan biyolojik bir zorunluluktan kaynaklanmamaktadır. Agresyon öğrenildiği gibi, barışçı davranışlar ve işbirliği de öğrenilebilir. Psikoloji ve antropoloji alanındaki çalışmalar, agresyon ve çatışmanın kontrol edilebileceğini göstermektedir.
"Savaş doğmamış, inşa edilmiştir. Savaştan kaçınılabilir. Irksal, ulusal ve grup nefretleri önemli ölçüde kontrol edilebilir. Eğitim ve deneyim yoluyla insanlar, diğer gruplar hakkındaki önyargılı düşüncelerini değiştirmeyi öğrenebilirler. Irksal, ulusal ya da kültürel grupların üyeleri, diğer grupların üyeleriyle benzer olduklarını ve benzer problemlere, umutlara, isteklere ve ihtiyaçlara sahip olduklarını öğrenebilirler.
1945'de ABD'de 4000 psikolog tatafından imzalanan "Psychologists" Manifesto: Human Nature and the Peace: A Statement by Psychologists" adlı bildiriden..
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.