“Askerin kesin olarak kaybedeceği bir mücadeleye girmesi gereken zaman, ölümüyle geridekilerin kesin olarak kazanacağını sağlayacağı zamandır.”
“Merzifonlu Kara Mustafa Paşa:
İslam’ın bu son büyük ordusu, Avrupa’nın kilit taşını yerinden oynatacak ve bizleri eşi benzeri çok az olan bir zaferin kahramanları yapacaktır. Paşalarım, istikametimiz Viyana’dır! Bu son cümle ile Divan’da derin bir sessizlik oldu. Paşalar birbirlerine baktılar. Herkes ilk tepkiyi verecek kişiyi bekliyordu. Çünkü yola çıkarken hedefte Viyana yoktu.”
“Arkadaşları atölyeden ayrılırken, Hasan, namlusunu bitirdiği kılıcına kabza yapmaya geçti. Birkaç gece önce hazırladığı güvercin gübresi ile reçine karışımını, akışkan olması için ısıttığı ocaktan aldı. Eli koruyan balçak ile kabza arasına bu karışımı dikkatlice döktü. Güvercin gübresi mayalanınca yakıcı olmuştu zaten. Reçine bu uygulama ile balçağı kabzaya adeta kaynattı. Balçak artık en sert darbelere bile dayanacak kadar güçlü bir şekilde kabzaya sabitlenmişti. Bu, Avrupa’nın asla keşfedemediği bir yöntemdi.”
"Askerler asla en önde giderim, canımı feda ederim demezler. Çünkü eğitimi ölmek üzere değil, düşmanı yok etmek üzerinedir. Ölü asker savaş kazanamaz! Asıl mevzu buradan sonra başlar. Asker görevini yaparken öleceğini bilir, ama buna rağmen görevini yapmak üzere ileri atılır. Ölmek marifet değildir. Marifet ölüm tehlikesine rağmen görevini yapmaktır. Bunu yaparken ölüm gelirse; hoş gelmiş sefa gelmiş."
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.