Başında karşı çıkmıştım onun bu doktora tezi konusundaki ısrarına. En azından yadırgamıştım böyle güncelliği olmayan bir konuda tez yazmasını. Ama tezini okuyunca bütün fikirlerim değişti, sonunda hak verdim ona. Ve içtenlikle takdir ettim onu. Doğrusu gurur duydum onunla.
Gerçekten harika bir şey çıkarmış ortaya. Bu gün benim kitaplığımda İbni Sina hakkında yazılmış, nerden baksanız en az on tane kitap vardır. Ama hiç birisini açıp da başından sonuna kadar böyle bir heyecan ve iştiyakla okumamışımdır şimdiye kadar. Şöyle bir bakmışımdır baş taraflarına, sonra atmışımdır kitaplığın tozlu raflarına. Çünkü o kitapların hepsinde de hiç değişmeyen aynı klasik üslup vardı. O sıkıcı üslubundan dolayı kimse okumuyordu o kitapları. Ama Suzan Hanımın yazdığı onlardan farklıydı biraz. Hem de çok farklıydı. Bir roman tadında okudum, İbni Sina’nın hayatını.
Sanki bir doktora tezi değil de basbayağı bir roman yazmış Suzan Hanım. Su gibi akıp gidiyordu bu filozofun hayat hikâyesi. Sıkmadan, usandırmadan okuyucuyu kendine bağlıyordu, onun o kendine has, akıcı, tatlı üslubu. Kitabı eline alınca, bir daha hiç bırakası gelmiyordu insanın. Samimi olarak söylüyorum ki ben gerçek İbni Sina’yı Suzan Hanım’ın yazdığı doktora tezinden öğrendim. Şimdiye kadar ben onu hep sıradan bir Meşşai filozofu zannederdim. Ama onun yazdıklarını okuduktan sonra, bütün ilimlerde bahri umman, bir allameyi cihan olduğunu öğrendim. Candan kutluyorum Suzan Hanım’ı.
Güzel bir iş çıkarmış bu teziyle. Aslında çok orijinal bir şey yapmış bu teziyle o. Çünkü klişeleşmiş, klasik doktora tezi yazmanın sınırları dışına çıkmış aynı zamanda. Kendince farklı bir tarz, değişik bir üslup getirmiş akademik çalışmalarımıza. Ve de edebiyatımıza.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.