“Bakın, bakın Bedreddin orada! Böre’nin kılıcı Bedreddin orada!” sözleri yankılanıyordu çevrede.
Etrafa göz attığında; siyah, sevimli bir Arap atı üzerinde yükselen solgun, ciddi, çok lütufkâr, kılıçsız, hatta hançersiz olan bu sade adamı gördü. Bedreddin, atının dizginlerini bileklerine kadar salmış, sol eli çenesinde, parmaklarıyla sakallarını aşağıya doğru düşünceli bir şekilde sıvazlıyordu. Çok huzurlu görünüyordu.
Dağın zirvesinden cezbedici bir manzara göründü. Hemen sağda; aşağıda tıpkı yeşil bir göl kıyısı gibi parıldıyordu İzmir Körfezi. Solda, uzakta fısıldayan kayınların arasından yansıyordu Efes’in enfes görünümü. Sonra deniz ve yine bir mavi gedik Sisam Adası’nın boşluğunda çıkıntı yapmıştı. Tam karşıda kızıla çalan kaya silsileleriyle Sakız Adası. Ve göğün mavisi kalp ve gözü aşırı derecede ferahlatıyor, insanı kendisine hayran bırakıyordu. Şişman, bütün bu güzelliği sadece tedirginlik içerisinde asık suratla izledi. Sesler duydu sonra, duydukları telaşlandırdı, dehşete düşürdü yine onu: “Bakın şimdi! Bizim Torlak da geliyor, bakın!”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.